TAYFUN ER

TAYFUN ER

Tarihi 18 Ocak 2019

Baba Hakkı Yetmez!

Şenol Güneş manevi evladı muamelesi yaptığı Burak'a kefil olmuş, yetmemiş Baba Hakkı'yla kıyaslamış ve süresi yetmeyeceği için Baba Hakkı olamaz diye hayıflanmış.
Anlaşılan Şenol Güneş, Baba Hakkı'yı sadece iyi oynadığı için efsane oldu sanıyor.
"Şeref'inle oyna, Hakkı'nla kazan" diyen Beşiktaş'ı bu kadar tanımış, yazık... Güneş'e diyorum ki Baba Hakkı yetmez, BurakŞeref Bey'le kıyaslasaymış bari!
Şenol Güneş'e anlatalım ki Baba Hakkı ve Şeref Bey kimmiş, belki biraz Beşiktaş ruhunu anlar...

ŞÜKRÜ'YÜ KOVALADI

Aslen Vodinalı olan Hakkı'nın ailesi Balkan Savaşı nedeniyle İstanbul'a gelmişti.
Babası Binbaşı Mahmud Nedim Bey, Çanakkale'de şehit olunca, devlet yetim kalan Hakkı'yı askeri okula almıştı.
Futbola Halıcıoğlu Askeri Lisesi'nde başladı. Kuleli'de okurken Şeref Bey, Hakkı'yı Beşiktaş'a aldı. Beşiktaş'ta oynamak için askeri liseden ayrıldı. Ankara Hukuk'ta okurken idmanlara Çankaya'yla çıkıyor, hafta sonları da maça trenle geliyordu.
Önce Hakkı Kaptan oldu, sonra da Baba… Küçük yaşta yetim kalmanın etkisiyle belki de, otoriter ve sinirliydi. Mesela, kızdığı futbolcuyu sahada kovalardı, kendi takım arkadaşları da dâhil… Efsane futbolcu Şükrü Gülesin'in kornerden golleri meşhurdu. Bir maçta kullandığı kornerde Hakkı Kaptan kafayı vurup tam gol atacakken, top falso alıp içeri girmişti; Hakkı da kafayı direğe vurmuştu. Gol olmuştu ama Hakkı kızmıştı bir kere "ne biçim korner atıyorsun" diye Şükrü'yü kovalamıştı.
Başka bir maçta da oyundan atılınca sahadan çıkmadı; çünkü ona göre hakem haksızdı çünkü.
Sonunda tribündeki vali müdahale etti ve Hakkı'ya çıkmasını rica etti de Kaptan öyle çıktı. Büyük Kaptan Galatasaray'a karşı 29 golle en fazla gol atan Beşiktaşlı oyuncudur.
***
Yıl 1933, ölüm döşeğindeki bir hasta ile başında duran hekimi arasında şöyle bir konuşma geçer: "Doktor Enver:
'Ah dostum Şerafeddin, hastasın biliyorsun yatakta olman gerekirken hala Beşiktaş, hala Beşiktaş...' Şeref Bey: -yavaş bir sesle- 'Feda' dedi.
İşte Beşiktaş'ın "Feda" adı verdiği sezonda bu isimle yaptırdığı formaların ismi bu diyalogdan gelir.
Peki, ama bugün ismi Beşiktaş futbol takımıyla özdeşleşmiş olan Şeref Bey kimdi? Beşiktaş semtinde Basiret ve Valdeçeşmesi adı altında faaliyet gösteren gayri federe iki futbol takımı 1911'de Beşiktaş Osmanlı Jimnastik Kulübü çatısı altında birleşti. Bugün Beşiktaş tarihinin en önemli ismi kabul edilen Şeref Bey, gerçek adıyla Ahmet Şerafettin Bey bu birleşmeden önce Valdeçeşme'nin başkanıdır ve sonra da Beşiktaş'taki futbol şubesinin başına geçer.

BEŞİKTAŞ'A TAVIR

Çırağan Sarayı 19 Ocak 1910'da yanmıştı. Yangın sahası temizlenerek futbol alanı haline getirildi. Daha sonra uzun yıllar Beşiktaş'ın futbol sahası olacak bu saha halen daha Şeref Stadyumu olarak bilinir ki yerinde bugün Çırağan Oteli vardır. Şeref Bey, futbol takımını bir semt takımı olmaktan çıkarıp en kuvvetliler arasına sokmak istiyordu. Bunun ilk yolu da 1915'te başlayan Cuma Ligi'ne katılmaktı.
Bu ligde Galatasaray, Fenerbahçe, Üsküdar, Altınordu, Süleymaniye ve Anadolu Hisarı oynuyordu.
Başvuru 1919'da yapıldı ama Beşiktaş, herhalde gelen tehlike hissedildiği için, Cuma Ligi'ne alınmadı.
Bunun üzerine Şeref Bey de "Türk İdman Birliği"ni kurdu. Bu isimde kurulan ligde Beşiktaş dışında Vefa, Üsküdar, Beylerbeyi, Darüşşafaka, Haliç, Hilal, Kumkapı, Altınörs ve Türkgücü takımları yer aldı.



10 TAKIMLI LİG

Önce kurulan Cuma Ligi'nde 5 takım yer alırken Beşiktaş'ın başını çektiği ligde ise 10 takım yer alıyordu. Cuma Ligi'ne katılan takımlar kendi yerlerini koruyup rakiplerinin lige katılmasına dahi izin vermezken, Beşiktaş ise kurduğu lige isteyen takımın katılmasına izin vererek demokratik ve rekabete açık bir tavır almıştı. Türk İdman Birliği Ligi ilk sene 10 takımla iki grup halinde oynanırken ikinci sezonda Topkapı, Nişantaşı ve Bakırköy'ün katılımıyla 13 takımla tek grup halinde, iki sezonu da Beşiktaş kazanmıştı.
1923'te Kurulan İstanbul Futbol Ligi'nin 1924'teki ilk şampiyonu olan Beşiktaş böylece adını futbol ligi şampiyonu olarak ilk kez yazdırmaya başladı ve bugünlere kadar gelindi.
1890'da doğan Şeref Bey yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle uzun süre Avusturya'da tedavi gördü ama ne yazık ki 12 Haziran 1933 gece yarısı, henüz 43 yaşındayken Cerrahpaşa Hastanesi'nde vefat etti. 14 Haziran 1993'te hastaneden alınan cenazesi öğle namazını müteakip Beşiktaş Sinan Paşa Cami'inden kalktı ve büyük bir kalabalığın elleri üzerinde vasiyeti gereğince inşaatı devam eden stada götürüldü, bir tur attırılarak sahanın ortasına kondu.
Stadyum içinde yapılan konuşmalar sırasında binlerce kişi ağlıyordu. Cenazesi tekrar eller üstüne alındı ve yolun karşısındaki Yahya Efendi Dergahı'na gömüldü.

AÇILIŞI GÖREMEDİ

Şeref Bey, hasta haliyle büyük ızdıraplar çekerken bile sonradan adı verilecek stadyumun inşası için defalarca Ankara'ya gitmişti. Etiyle tırnağıyla didinerek Beşiktaş'ı en büyükler arasına sokması onun için ne kadar sevindirici olduysa, stadın açılışını görmeden vefat etmesi de bir o kadar üzüntü vericidir.