Tarihi 14 Eylül 2018

Suriye’nin Hüseyinleri ve Yezitleri

SURİYE ile alakalı yoğun bir gündemin içerisinden geçiyoruz.
Bir tarafta İdlib meselesi var. Türkiye İdlib'de yeni bir çatışma yani sivil kayıpları ve mülteci akını istemiyor.
Öbür tarafta ise Reyhanlı saldırısının planlayıcısının başarılı bir operasyonla Suriye'nin Lazkiye kentinde yakalanıp Türkiye'ye getirilmesi var.
Saldırganın ifadeleri Suriye-Türkiye hattında yeni gelişmelerin yaşanmasına gebe.
Gündem böyleyken bir yönüyle gündem dışı diğer yönüyle de gündemin tam ortasında yer alan bir meseleye değinmek gerekiyor.
İçerisinde bulunduğumuz hafta Pazartesi'yi Salı'ya bağlayan akşam Muharrem ayının ilk günü başladı ve böylece yeni hicri yıla girdik.
Muharrem ayının hicri yılın ilk ayı olması dolayısı ile önemi şüphesiz büyük. Ancak Muharrem ayı denilince aklımıza gelen esas mesele ise 10 Muharrem günü Peygamber Efendimizin torunu olan Hazreti Hüseyin'in Kerbela'da şehit edilmesi hadisesidir.
Uzun uzadıya meselenin taraflarını ve safhalarını anlatacak değilim.
Bilenler zaten biliyordur ve merak edenlerde bu konunun uzmanlarından dinleyip, okuyup öğrenebilir.
Suriye meselesi tüm sıcaklığı ile ortada dururken çocuklar ölüp, anneler ağlarken, yüzlerce masum sivil mülteci olmuşken, şehirler harap olmuş, evler ve mabetler yıkılmışken Muharrem ayı ve Hazreti Hüseyin'in şehadeti hakkında durup bir kez daha düşünmek gerekiyor.
Her şey bir yana Hazreti Hüseyin'in şehadeti bize zulme karşı gelmenin önemini anlatıyor.
Azınlıkta kalınsa da, destekçisi az olsa da, düşmanlar birleşip üzerine gelse de insanın yanlışa yanlış doğruya doğru deyip zulme boyun eğmeme zorunluluğunu hatırlatıyor.
Ehli Beyti Mustafa'nın, yani Peygamberimizin ev halkının, sevgisi ile yoğrulmuş bu toprakların ehlisünnet geleneği Hazreti Hüseyin'den bu güne kadar zulme karşı çıkma ilkesinden bir kez bile ayrılmamıştır.
Türkiye'nin Suriye krizine yaklaşımında da bu prensip en etkili olmuştur.
Türkiye sivillerin hayatını önemseyen, dünyaya Suriye'de yaşanan katliamlar konusunda çağrı üzerine çağrı yapan, mültecilerin yaşadığı dramı anlatmakla yetinmeyip milyonlarca mülteciye ev sahipliği yapan yegâne ülke olmuşsa bunda şüphesiz Hazreti Hüseyin'e kadar giden zulme razı olmama anlayışının payı büyüktür.
Bugün dünyanın her yerinde her an zulüm hüküm sürüyor. Mazlum coğrafyalarda insanlar ölüyor, evlerini tek ediyor, bir lokma ekmeğe bir yudum suya muhtaç oluyor.
Bugün bizim için oldukça basit olan, bir saatten kısa bir süre içerisinde gerçekleştirilen bir katarakt ameliyatına erişme imkanı olmadığı için gözleri görmeyen insanlar var dünya üzerinde.
Temiz içme suyu bulamadığı için Hazreti Hüseyin ve yanındakiler gibi susuzluk içerisinde kalan yavrular var.
Hayatında hiç oyuncak görmemiş ve fakat belki de bizim hayatımızın sonuna kadar göremeyeceğimiz kadar silah ve patlayıcı görmüş insanlar var.
Ve dünyadaki tüm mazlumların umutla dönüp baktıkları tek yer Türkiye.
Tüm dünya mazlumlara Kerbela olurken, acılı feryatlara kulaklarını tıkarken; ezilenlere bir yudum su, yaralı bir şefkat eli, helal bir lokma ve başını sokacak bir sığınak verme gayretini bir tek Türkiye taşıyor.
Evet, dünya üzerinde zulüm eskiden de vardı, şimdi de var, gelecekte de olacak. Ama zulme karşı çıkanlar da olacak.
Binlerce masumu mülteci haline getiren Yezid'lerin nesli tükenmediği gibi, Türkiye gibi onlara kucak açan Hüseyinler'in de nesli tükenmeyecek!