Tarihi 15 Ekim 2018

Banker CHP

BELLİ ki Kılıçdaroğlu'nun partinin başından ayrılmaya niyeti yok.
Şimdiye kadar girdiği tüm seçimleri kaybetmiş olsa da partinin başından ayrılmaya niyeti yok. Belki 2023 seçimleri yaklaşınca cesareti de yerine gelir. Cumhurbaşkanlığına aday olur ve seçilir. Hatta partisi de milletvekili seçimlerini açık ara kazanmış olsun.
En yakın rakibinin neredeyse iki katı oy alarak ezici bir galibiyet elde etsin mesela. Tıpkı AK Parti'nin kurulduğu günden beri girdiği her seçimde CHP'ye karşı elde ettiği seçim zaferleri gibi.
Olur mu öyle şey demeyin, varsayalım oldu.
Cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu, CHP de meclis çoğunluğuna sahip. Derken tıpkı 2017 yılında olduğu gibi Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun üyelikleri peş peşe boşalsın. Kiminin görev süresi dolsun, kimi başka göreve atansın ve neticede 7 kişilik kurulda 3 kişi kalsın. Hayali cumhurbaşkanımız sayın Kılıçdaroğlu kanun gereği boşalan üyeliklerin yerine atama yapacak.
Şüphesiz bu atamalar teknik olduğu kadar siyasi atamalar da olacak.
Ağzından ehliyet, liyakat laflarını düşürmeyen hayali cumhurbaşkanımız Kılıçdaroğlu bankacılık alanında bilgi, birikim, görgü ve tecrübesi yüksek kişileri kurula atar herhalde.
Ancak bunun yanında atadıklarının CHP'ye yakın işimler olmasına da özen gösterir. Nihayetinde siyaset yapıyor; Erdoğan ve AK Parti karşısında sayısız seçim yenilgisi aldıktan sonra bir seçimi kazanıp cumhurbaşkanı olmuş. Yaptığı atamalarda siyasi farkını ortaya koyması da pek tabiidir.
Geliyoruz meselenin esas düğümlendiği yere...
CHP'li hayali cumhurbaşkanı tarafından atanan, CHP'ye yakın üyelerin ağırlıkta olduğu Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu CHP'nin ortağı olduğu İş Bankası hakkında düzenleme ve denetleme yapacak. İş Bankası yükümlülüklerini yerine getiriyor mu, mali yapısı kuvvetli mi, yasalara uyuyor mu, müşterilerine verdiği sözleri tutuyor mu... Bu soruların hepsini sorup cevaplamak BDDK'nın görevi neticede.
Daha başka bir sürü sakınca sayılabilir.
Ama bir siyasi partinin banka sahibi olmasının ne kadar saçma bir şey olduğunu anlatmak için tek başına bu örnek yeterli.
Olması gereken iktidarın harekete geçmesini beklemeden CHP'nin bu garipliğe bir son vermesiydi. CHP bunu yapmadı, Atatürk'ün vasiyetinin arkasına sığındı. Atatürk İş Bankası'ndaki hisselerini CHP'ye bıraktığında, CHP genel sekreteri iç işleri bakanı, CHP il başkanları da bulundukları ilin valileriydiler. Ülkede tek adam ve tek parti rejimi vardı. Mustafa Kemal, CHP ve devlet iç içe geçmişti. Onun için Gazi Paşa Kurtuluş Savaşı sırasında Hindistan Müslümanları tarafından kendisine milli mücadelede kullanılmak üzere gönderilen paranın artan kısmı ile İş Bankası'nın kurulmasını istemiştir.
Bugün Türkiye'de ne tek adam rejimi var ne de tek parti idaresi. Cumhuriyet'in yanında demokrasi de tesis edildi. Ama CHP demokrasinin olmadığı tek parti günlerinden kalma refleksle hareket etmeye devam ettiği için İş Bankası hisselerini kendi rızası ile devretmiyor.
Bu saçmalığa bir son vermek meclise düşüyor. Partilerin banka sahibi olamayacağına dair bir kanun hazırlığı yapılıyor mecliste.
Böylece CHP'nin bankerlik hikayesi de son bulacak.
Mesele budur...