Tarihi 16 Ağustos 2019

Türkiye’nin Zihniyet Değişimi

BUNDAN tam 18 sene önce bugünlerdeydi. Tüm Türkiye nefesini tutmuş Recep Tayyip Erdoğan'ın kuracağı partiyi bekliyordu. Erdoğan ise partiyi kurmadan önce Anadolu ziyaretlerini sıklaştırmıştı. Her vesile ile Anadolu'nun farklı köşelerine gidiyor, Türkiye'nin beklediği yeni siyaseti anlatıyordu. Ortada ne parti vardı, ne de teşkilat. Zamanın gazeteleri Erdoğan'ın siyasi yasaklı olduğu, parti kuramayacağı, partisini kursa bile askerin iktidar olmasına müsaade etmeyeceği yönünde yayınlar yapıyordu. Erdoğan ise gittiği her şehirde, her ilçede coşkulu kalabalıklarca karşılanıyor; bakanların, cumhurbaşkanlarının görmediği ilgiyi görüyordu.
O günlerde Erdoğan'ın yolu bizim ata memleketine de düştü. Biz de ailecek İstanbul'dan yola çıkıp 'muhtar bile olamaz' denilen ama insanların umudu olan Erdoğan'ı karşılamak için ata toprağına gittik. Üniversite talebesiydim. Dedim ya tam 18 yıl önce. Öyle çok kuvvetli bir hafızam da yoktur ama Erdoğan'ın ata toprağında yaptığı konuşmanın bir kısmını çok iyi hatırlıyorum. 'Buraya gelirken geçtiğimiz yollar bakımsız ve dar. Yıllar önce atılmış asfaltlar yıpranmış ve çukurlar içinde. Şimdi ben size soruyorum; siz bu yolları hak ediyor musunuz? Sizi bu yollara mecbur bırakan siyaseti hak ediyor musunuz?' Çok geçmeden Erdoğan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kuruluşunu açıkladı. Kuruluştan aylar sonra girdiği 3 Kasım 2002 seçimlerinde de tek başına iktidar oldu. O günden bugüne girdiği her seçimi kazandı.
Şimdi bu yazıyı yine ata toprağından yazıyorum. Erdoğan'ın 'siz bu yolları hak ediyor musunuz?' diye sorduğu yolların hepsi otoban kalitesinde çift yönlü yollar oldu. Aradan geçen 18 senede sadece bizim ata toprağının yolları değil tüm Türkiye'nin yolları yapıldı. Hatta Türkiye'nin kat ettiği mesafenin yanında bugün bu yolların lafını bile eden yok. AK Parti kuruluş ilkesi olan yolsuzlukla, yoksullukla ve yasaklarla mücadelede çok başarılar etti. Eski siyaset rafa kalktı, eski Türkiye defteri kapandı. O zamanlar Türkiye maalesef içine kapanmış, yoksul bir üçüncü dünya ülkesi görünümdeydi.
Şimdi ise ekonomisi büyümüş, hak ve özgürlükler bahsinde çıtayı her gün yükselten, uluslararası arenada ise oyun kurucu olan bir Türkiye fotoğrafı ile karşı karşıyayız.

PEKİ HALA SORUNLAR YOK MU?
Tabii ki var! Olacak da. Ama artık sorunlarımız çözümsüz değil.
Ülke olarak hatalarımızı teşhis edebiliyor ve uygun çözümlerin ne olduğunu tartışabiliyoruz. Hangi ideolojiden, siyasi görüşten olursa olsun bugün artık kimse Türkiye'nin geri kalmış ve çözümsüz sorunları olan bir ülke olmasını kabul etmez.
Daha iyi olduğumuz ve daha iyisini hak ettiğimiz konusunda bir fikir birliği var. Yollar yapılır, dolar yükselir ve düşer, sorunlar çözülür, partiler kurulur, seçimler yapılır... Hepsi hayatın olağan akışında tecrübe edilir.
Ama zihniyeti değiştirmek, apayrı bir zorluktur. İşte Erdoğan hareketinin Türkiye'ye vurduğu damga bu zihniyet değişikliğidir. Üçüncü sınıf bir ülke olmaktan kurtulup, birinci sınıf bir ülke olmayı istemektir.