Tarihi 20 Ocak 2020

Dünyadan Habersiz Siyaset Mümkün Mü?

TÜRKİYE'DE siyasetin ekseni içeriden dışarıya doğru kayıyor.
Öyle ki iç siyasetteki ayrışmalar bile kendisini dış politika meselelerindeki farklılaşmalar olarak gösteriyor.
Örneğin CHP Kuzey Suriye'de PKK'ya karşı yapılan askeri harekatlara tepki verirken içeride HDP ile kurduğu örtük ittifakı da gözetmeye çalışıyor. PKK ile mücadeleye toplumsal destek çok yoğun olduğu için bocalıyor. İki ileri bir geri açıklamalar yapmak zorunda kalıyor. Benzer bir durum İYİ Parti için de geçerli. Onların imtihanı da dolaylı olarak HDP ile. HDP'ye bir adım yanaştıkları anda ortada bir parti kalmayacağının farkındalar.
Ancak HDP ile çok yakın olan CHP ile beraber siyaset yapmakta bile zorlanıyorlar. Tam da bu nedenle İYİ Parti Yavuz Ağıralioğlu'nu milliyetçi mesajlar vermekle görevlendirmiş durumda. Bir tarafta İYİ Parti'nin ittifak yaptığı CHP'liler, Selahattin Demirtaş'ın adını bir intihar bombacısı teröristten alan kitabından uyarlanan tiyatro oyununa gidiyor. Diğer tarafta Ağıralioğlu gibi isimler milliyetçi mesajlar veriyor. Tabanda biriken öfkeyi dindirmeye yeter mi bilinmez ancak CHP yani dolaylı olarak HDP ile ittifak yapmanın verdiği hasarı tamir için bir çaba olduğu muhakkak.
Konu Suriye olunca muhalefet partileri bir şekilde idare ediyorlar.
Ancak denkleme Doğu Akdeniz, Libya ve Ortadoğu girince pozisyon üretmekte iyice zorlanıyorlar. Çükü tüm bu alanlarda konuşmak öncelikle teknik bilgi istiyor. Üstelik gerekli olan emekli büyükelçilerin karşılayabileceği bir bilgi türü değil. Emekli ve yaşı bir hayli ilerlemiş diplomatlar iki ülkenin karşılıklı deniz sınırı belirlemesini, münhasır ekonomik bölgeyi ve ilan edilen münhasır ekonomik bölgede petrol ve doğalgaz aranmasını tüm boyutları ile anlamlandıramıyorlar. Çünkü mesele sadece Türkiye için değil dünya için de yeni.
Anlayamadıkları bir mesele için de haliyle siyaset üretemiyorlar.
İçgüdüsel olarak hareket edip AK Parti'nin karşısında bir siyasi tutum belirlemeye çalışıyorlar. Maalesef AK Parti'nin karşısına geçeyim derken de Türkiye'nin karşısına geçmiş oluyorlar. 'Türkiye'nin karşısına geçmek' ifadesinin ağır olduğunu düşünenlere emekli diplomat olan bir CHP yöneticisinin son açıklamalarını hatırlatırım: Hükümetin Libya politikasını eleştirmek için Türkiye'yi emperyalist olmakla suçlamıştı!
İç siyasette retorikle bir yere kadar idare etmek mümkün. Ama özellikle dış politikada bilgisiz, çabasız, emeksiz, okumayan, öğrenmeyen böyle bir siyasi anlayışın ne iktidarda ne de muhalefette etkin olması, ülkeye fayda üretmesi beklenemez. Bugün CHP'nin bu açıklamalarını Türkiye'nin çıkarına aykırı olduğu için eleştiriyoruz. Ancak bir an için, çok uzak ihtimal de olsa, CHP'nin iktidar olduğunu varsayalım.
Bu bakış açısının ve bilgisizliğin Doğu Akdeniz gibi karmaşık bir meselede ülkenin çıkarını savunması mümkün mü? Savunmak istediğini varsaysak bile yapabilir mi, becerebilir mi?