Tarihi 8 Mayıs 2020

Önce Canan, Sonra Canan, Hep Canan

Şimdilerde yavaş yavaş başka gündemlere yer açılsa da geçtiğimiz iki ay boyunca neredeyse aralıksız salgın konuştuk. Salgın gündeminde aradan çıkıp konuşulan hemen her siyasi meselesin bir yerinde ise mutlaka CHP İstanbul il başkanı Canan Kaftancıoğlu vardı. Bazen başroldeydi, bazen meseleye sonradan dahil oldu ama her durumda gündeme gelmeyi başardı.

Kaftancıoğlu'nu, siyasetini, ideolojisini, yaşam tarzını benimsemem mümkün değil. Ama kendisinin başarılı bir siyasetçi olduğunu söylemem gerekiyor. Lütfen dikkat buyurun; iyi bir siyasetçi, memlekete faydalı işler yapıyor, dürüst, topluma katkıda bulunuyor demiyorum. Siyaset mesleğini iyi beceriyor diyorum. Hele ki de sol tipi bol entrikalı, ayak oyunlu, adam asmacalı militan siyaseti.

Bir defa Kaftancıoğlu'nun o koltukta oturmaya devam etmesi başlı başına bir başarı. Bir tarafında İstanbul'un belediye başkanı Ekrem İmamoğlu var. İmamoğlu ile Kaftancıoğlu'nun ne fikir, ne tarz, ne değerler, ne ideoloji olarak uyuşmadığını söylemeye gerek yok. Canan Hanım belediye başkanı ile kavga etmiyor. Ama öte yandan belediye başkanı ile mesafesini de koruyor. Kavgalı değiliz görüntüsü verecek kadar yakın, şahsi militan kitlesini İmamoğlu ve çizgisinden ayrıştıracak kadar uzak duruyor.

Diğer taraftan CHP genel merkezine, CHP'nin hizipçi yapılarına, iç içe geçmiş bin bir kliğine rağmen bildiğini okuyor. Seçimlere sayılı günler kala liste kavgası nedeniyle istifa resti çekiyor. Kurduğu teşkilata o kadar hakim ki genel başkan istifa restini yutmak zorunda kalıyor. Kaftancıoğlu'nu arayıp lütfen göreve devam etmesini rica ediyor. Kaftancıoğlu'nu listeyle ilgili her isteği kabul edilmek şartıyla zor ikna ediyor. Seçimler geçip gidiyor, CHP İstanbul il kongresi yapılıyor. CHP'de ki neredeyse tüm klikler Kaftancıoğlu'na karşı aday çıkarma hazırlığına girişiyor. İmzalar toplanıyor, kulisler yapılıyor, destek açıklamaları geliyor ama günün sonunda Kaftancıoğlu il kongresinde tek aday olarak tekrar seçiliyor. Sonradan öğreniyoruz ki Kılıçdaroğlu herkesi teker teker aramış ve Kaftancıoğlu'nun karşısına çıkmamaları, çıkanları da vazgeçirmeleri için ikna etmiş.

CHP'de kim birazcık sivrilse, Kılıçdaroğlu'na alternatif olma potansiyeli gösterse siyaseten idam edildi. Muharrem İnce'ye neler yapıldığı ortada. Kılıçdaroğlu İmamoğlu ve Yavaş'ı sivriltmemek için çok itinalı hareket ediyor, müthiş bir denge siyaseti izliyor. Biri sivrilince ötekini piyasaya sürüyor. Kaftancıoğlu ise adeta ince buz üstünde, terörist marşı mitralyöz eşliğinde, yoldaşlarıyla halay çekiyor. Ekrem İmamoğlu eleştiri oklarının hedefinde çırpınırken, Kaftancıoğlu'nun yoldaşları belediyenin kadro ve rantını sonuna kadar kullanıyor. Muharrem İnce yanında insan bulamazken Kaftancıoğlu CHP teşkilatını kişisel butik milis örgütü haline getiriyor. Herkesin perde gerisinde veya önünde birbirine saldırdığı, söylenmedik laf kalmayan CHP'de Kaftancıoğlu dokunulmaz olduğu kadar konuşulmaz da. Kılıçdaroğlu lider vasfı olmamakla, İnce niteliksizlikle, İmamoğlu şovmenlikle eleştiriliyor. Ama hiçbir CHP'li Kaftancıoğlu'na tek bir laf etmeye cesaret edemiyor.

Kaftancıoğlu koca partiyi hem kişisel hem de ideolojik olarak tesiri altına almış durumda. Katıldığı televizyon programında moderatör kendisine devleti seri katil ve soykırımcı ilan eden, eline makinalı alıp Ankara'yı basmak isteğini ifade eden, terör örgütü liderini selamlayan twitlerini soruyor. Canan Hanım da en ufak bir geri adım, tereddüt, kaygı belirtisi yok. Tüm hepsinin arkasındayım, diyor. Üstelik bunlar partimizin de resmi görüşüdür, diyor. İl başkanı olmadan önce attığı şiddeti meşrulaştıran tweetleri partisinin resmi görüşü ilan ediyor.

Söylenecek çok şey yok. Siyaset tarzının, görüşlerinin, değerlerinin tam zıddında yer alsam da azmini, becerisini takdir ediyorum. Öyle gözüküyor ki Canan Hanım CHP'de çok daha belirleyici olacak.