Tarihi 3 Eylül 2021

Normalle kavga etmeyelim

BU memlekete yapılabilecek en büyük kötülüklerden birisi kendimizi köksüz, geleneksiz, yeni yetme bir toplum olarak görmektir. Evet, şuanki devletimiz olan Türkiye Cumhuriyeti 1923'te kurulmuş ve nispeten genç bir devlet. Ancak bizim varlığımız 1923'le başlamadı. Devletimizin nispeten gençliği bizim için bir dezavantaj değil aksine avantaj. Kökleri koca bir imparatorluğa dayanan taze bir fidanız.
Mazimiz aklımıza geldikçe övündüğümüz kuru bir retorik malzemesinden çok daha fazlasını barındırıyor. Silahlı Kuvvetler'den üniversitelerimize, belediye zabıta teşkilatından kütüphanelere, lokantalardan terzi dükkanlarına kadar kökleri Cumhuriyet'ten çok daha öteye giden nice köklü kurumlarımız var. Bu hakikatı anlasak ve kısır çekişmelere kurban etmesek bugünkü tartışmaların bir çoğunun altının boş olduğunu fark edeceğiz. Malum, Yargıtay'ın yeni hizmet binasının açılışında Diyanet İşleri Başkanı dua ettiler. Diğer tüm katılımcılarla birlikte Cumhurbaşkanımız ve Yargıtay Başkanı da el açıp duaya amin dediler. Gayet normal olan bu görüntü, bazılarının uykusunu kaçırdı.
Eski hastalıklar depreşti, küflü laflar sandıklardan çıktı. Devletin temel ilkeleri mevzubahis edildi. Öncelikle bu kaygıların samimi olup olmadığıyla ilgili bir kanaat oluşturmak gerekiyor.
Bazı vatandaşlar samimi bir şekilde bu kaygıları yaşıyorlarsa, tabiki ciddiye almak gerekir. Elimizde bir samimiyet testi yok ama bu görüntüden rahatsız olanların daha önceki rahatsızlıklarına bakarak bir fikir sahibi olabilir. Aynı kişiler ve odaklar vakti zamanında bu ülkenin İran olacağından korkuyordu.
Türkiye'deki muhafazakar siyasetin aynı zamanda hem Vahhabi Suudiler hem de Şii İran tarafından desteklendiği masallarını kendileri anlatıp, kendileri inanıyorlardı. Yaşı yetmeyenler için gerçeküstü gelebilir ama "bugün üniversitelerde başörtüsü serbest olursa 3-4 yıl içerisinde başı açık üniversite öğrencisi kalmaz" diyerek başörtüsü yasağını savunuyorlardı. Zaman tüm bu lakırdıların boş, cahilce ve safsata olduğunu gösterdi. Emin olun bugünkiler de öyle. Peki, Yargıtay hizmet binasının açılışında Diyanet İşleri Başkanı'nın dua etmesi çok mu lazım? Evet, çok lazım. Çünkü bu bizim 1923'ten çok öncesinden devraldığımız ve 1923'te kurduğumuz Cumhuriyet'i güçlü yapan bir unsur. Bahsettiğim bir rejim meselesi, devletin nitelikleri tartışması değil.
Rejimin ne olduğundan bağımsız olarak burası bir Müslüman ülkesidir.
Toplumun büyük çoğunluğu Müslümandır. Ateist olanları bile Müslüman bir kültürel atmosferde doğar ve büyürler. İnanıp inanmamak onların tercihiyken, içinde yetiştikleri kültürel ortam inkar edilemez bir vakadır.
Üstelik bu bize mahsus bir durum da değil. Dünyanın hangi köklü ülkesine bakarsanız bakın rejimden, siyasetten, ideolojiden bağımsız olarak geleneğe dayanan bir derinlik görürsünüz.
Cumhuriyet'in erken dönemlerinde bu gelenek farklı saiklerle problem halini aldı. Fakat o günler geride kaldı. Genç Cumhuriyet benzetmesi yaptık, oradan devam edelim. Çocukluk dönemi kabuslarını, sanrılarını, paranoyalarını tekrar tekrar yaşamaya gerek yok. Hakim ve Yargıtay hizmet binasının açılışında yapılan dua, bu ülkenin normalidir.
Normalle kavga etmeyelim.