Tarihi 29 Temmuz 2022

Diyanet’in Yapması Gereken

Malum muhalefet uzunca bir süre önce siyasi stratejisini değiştirdi. Artık AK Parti'ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a açıktan kimlik siyaseti yaparak karşı çıkmıyorlar. Gericilik, irtica, çağdaşlık, laiklik, Atatürkçülük gibi muhalefetin daha önceden dilinden düşürmediği ezberleri artık duymuyoruz. Bunlar yerine daha popülist bir muhalefet zeminini benimsediler. Yabancı düşmanlığını körüklüyorlar ve iktidara gelirlerse her şeyi bedava yapacaklarını söylüyorlar.

Öte yandan kimlik siyasetini geri plana atsalar da hepten terk etmediler. Tabanlarını ideolojik olarak bir arada tutmak için daha seyrek de olsa kullanıyorlar. Kullandıkları zamanda daha dolaylı ve örtük bir yol kullanıyorlar. Üzerinden en fazla kimlik siyaseti yaptıkları kurum ise Diyanet İşleri Başkanlığı. Toplumun dini değerlerine eskiden olduğu gibi doğrudan saldırmaktansa Diyanet'e saldırmayı tercih ediyorlar. Gün geçmiyor ki Diyanet'le ilgili bir yalan, iftira veya çarpıtma gündeme gelmesin. Kurumun yaptığı açıklamalar, soru üzerine verdiği fetvalar veya bir din görevlisinin sarf ettiği bir söz bağlamından kopartılarak, çarpıtılarak, cımbızlanarak gündeme getiriliyor.

Böylece tabanlarını İslam karşıtı bir pozisyonda birleştiriyorlar. Diğer taraftan da dindar toplum kesimlerini ve onların değerlerini doğrudan hedef almamış oluyorlar. Çünkü malum 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde %50+1 için bir oy bile değerli. Muhalefet seçimi kazanmak için dindar insanlardan da oy alması gerektiğini biliyor. Dolayısı ile onların dini değerlerine düşmanlık etmemeye en azından böyle bir görüntü vermemeye çalışıyor. Bu şartlar altında en uygun yol ise Diyanet'e sataşmak.

Kalkıp bu şartlar altında ben de Diyanet'i eleştirecek değilim. Birileri rahatsız oluyor ya da bunu siyasi malzeme yapıyor diye Diyanet asli işini yapmaktan vazgeçmez. Eğer tesettürle alakalı bir fetva sorarsanız size gereğini söyler. İçki içmek haram mıdır, sorusu geldiğinde de tartışmasız haramdır cevabını verir. Birileri kalkıp "vay efendim içki kötüdür, dedi. Bizim hayat tarzımıza müdahale etti" diye sızlanacak diye dinin hükmünü eğip bükmez veya doğru bildiğini söylemekten geri durmaz.

Ancak şu fetva verme işinin yöntemini gözden geçirmenin vakti gelmedi mi? Tüm bu siyasi ve maksatlı eleştirilerden bağımsız olarak, Diyanet'in email veya telefon ile neden fetva verdiğini bir türlü anlamam. Diyanet personeli olsun olmasın hocaların sosyal medyayı irşad faaliyetlerinde bu kadar sık kullanmalarını da garipserim. Bugün bir doktora telefon veya email ile sağlınızla alakalı bir soru sorsanız haklı olarak cevap vermez. Doktorun aktaracağı bilgiyi vatandaşın nasıl anlayıp, hangi sonucu çıkaracağı belli olmadığı; kendi kafasına göre yanlış bir uygulamaya yapma ihtimali çok yüksek olduğu için muhatabını bir uzmana gözükmeye davet eder. Doğrusunu da yapar!

Peki Diyanet'in cevap verdiği sorular, ilgilendiği meseleler çok mu basit ve önemsiz şeyler ki telefon veya email ile bu işi yapıyor. Sorusu olan bir zahmet yerinden kalksın, müftülüğe veya camiye kadar gitsin, aklına takılan meseleyi doğru düzgün anlatsın, müftü efendiler veya diğer görevliler de hem cevabı versin hem de nasihat etsin. Kendi meselesini yerinden kalkıp iki adım yol gitmeyecek kadar önemsemeyenin sorusu da zaten cevapsız kalsın!