Tarihi 22 Nisan 2024

Muhalefetin getto nefreti

GERİDE bıraktığımız yerel seçimlerin dikkate alınması gereken neticelerin yanında bir de sonradan uydurulan kerametler var. Bunların en sık dillendirileni muhalefetin ve özellikle muhalif tabanın duygu durumuna yönelik. AK Partili ya da AK Partiye yakın bazı isimler, yerel seçimlerin yıllardır muhalefette biriken öfke ve nefretin kontrollü bir şekilde boşalmasına yardımcı olacağını söylüyorlar. Bu görüşe göre yıllardır iktidarın her türlüsünden yoksun kalan muhalefet kazandığı belediyeler sayesinde yerelde iktidar sahibi olacak ve yoksunluktan kurtulacak. Bunun neticesinde yıllardır biriken muhalif öfke ve kin dinecek.
Eğer muhalefet gerçekten iktidardan dışlanmış olsaydı bu görüş doğru kabul edilebilirdi.
Ancak muhalefetin iktidar ile kurduğu ilişki bir dışlanmadan ziyade bir gettolaşma ve kaçınılmaz radikalleşme olarak seyrediyor.
İktidar hem siyasi hem de toplumsal anlamda muhalefeti dışlamadı.
Ancak muhalefet bir siyasi strateji olarak gettoya çekilmeyi, radikalleşmeyi ve hatta bazen sembolik bazen de fiziksel şiddete meyletmeyi seçti. Her seçim kaybettiğinde yeni duruma adapte olmak bir yana yeni durumun varlığını toptan reddetmeyi tercih etti. Uzunca bir süre AK Parti ve Erdoğan'ın başarısını arızi bir durum olarak gördü. "Filan parti baraj altı kaldığı için bu kadar oy aldılar, ekonomik kriz olmasa iktidara gelemezlerdi, Amerika'nın desteklediği ılımlı İslam projesi" gibi arsız çocukların söylediği "acımadıki acımadıki" türünden tekerlemelere sığındılar. Daha sonra seçimlerin güvenliğini mesele haline getirdiler.
Aslında AK Parti'nin seçimi hileyle kazandığını söylediler. Tabii ki tüm bunlara halkın cahil bir koyun sürüsü olduğu için AK Parti'yi seçtiği tezi eşlik etti.
Söylemsel zeminde bunlar olurken siyaset arenasında ise daha kökten bir reddediş hakim oldu. Resepsiyona katılamama, Meclis'i boykot etme, Cumhurbaşkanı'nı alkışlamama/ayağa kalkmama, Külliye'ye çağırıldığında davete icabet etmeme gibi çeşitli çocukça hamleler yapıldı.
Hamlelerin çocukçalığı bir yana muhalif tabandaki tesiri daha fena oldu.
Muhalif taban günden güne makul siyasetten koptu, siyasi gettosuna çekildi, radikalleşti ve saldırganlaştı.
Neticede muhalefetin durumu iktidardan dışlanma değil gettolaşma olarak gerçekleşti.
Dolayısı ile kazanılan belediyeler umulduğu gibi normalleşme getirmiyor.
Aksine getto radikalizmini arttırıyor. Bunun tipik misallerinden birisidir, İzmir.
İzmir belediyesi yıllardır muhalefettedir. Ancak İzmir'e sahip olmak muhalif seçmen için bir rahatlama değil gerginlik meselesi olagelmiştir. Siyasetin en fazla radikalleştiği, gettolaştığı, "CHP tuvalet terliğini aday gösterse yine oy vereceğiz" cümlesinin marifet olarak dikle getirildiği, siyasi kutuplaşmanın en fazla arttığı şehirdir. Son seçimlerde muhalefetin kazancı söylenildiği gibi bir rahatlama değil aksine getto radikalizminin daha yaygınlaşmasını beraberinde getirecek.
Daha fazla yeri İzmir gibi kutuplaşmış, huzursuz ve radikal gettolar haline getirecek. Son bir örnekle noktalayalım; Ekrem İmamoğlu'nun Fatih'e aday alarak tayin ettiği İBB'nin kültür işlerinde sorumlu genel sekreter yardımcısı Mahir Polat. Fatih adaylık kampanyası sırasında sahabe makamından poz verip, aforizma paylaşan Polar Fatih'i kazanamayınca eski görevine geri döndü.
İlk icraatlerinden birisi de daha önce AK Parti belediyesi olduğu için konser düzenleyemedikleri Üsküdar meydanında verilecek konserin haberini müjdelemek oldu. Onlarca caminin, evliyanın, dini ve kültürel yapı ve değerin ortasındaki Üsküdar meydanında pop ve rap konseri müjdesi... Getto nefretinin yaygınlaşması ile kastettiğim tam olarak bu...