Tarihi 24 Kasım 2020

Mandacılar için Suriye ve S-400 gerçekleri

Dünya üzerinde birden fazla terör örgütünün aynı anda saldırdığı başka bir ülke yok.

Etrafımız ateş çemberinden farksız.

Bir taraftan yurt içinde diğer taraftan yurt dışında teröre ve topraklarımızı hedef alan diğer unsurlara karşı amansız bir mücadele veriyoruz.

Bu mücadeleyi vermemek gibi bir şansımız yok. Çünkü bu topraklarda ayakta kalmanın, çocuklarımıza tek parça ve güçlü bir ülke bırakmanın ağır bir bedeli var.

O bedeli Suriye'de, Kuzey Irak'ta, Libya'da, Mavi Vatan'da canlarıyla ödeyen kahramanlar kadar olmasa da hepimiz bir şekilde ödüyoruz. 35 yılda terörle mücadeleye harcanan para ile bugünkü Türkiye'nin üzerine bir Türkiye daha inşa edebilirdik. Ekonomik açıdan çok daha güçlü bir ülkenin vatandaşları olarak rahat bir hayat sürdürebilirdik… Ama buna izin vermediler…

Ne onlar üzerimize gelmekten vazgeçti ne de biz mücadeleden…

Kafalarındaki kirli plandan vazgeçmeyen birileri daha var bu topraklarda… 100 yıl önce Sivas Kongresinde Amerikan Mandasını isteyenlerden bahsediyorum. Kendileri tarih oldu ama torunları bugün de aynı hedef doğrultusunda çalışıyor.

Bunların kim olduğunu uzun uzun anlatmaya gerek yok. Türkiye'nin uluslararası arenada karşısına çıkan kim varsa onun yanındalar… Suriye'de Esadçı… Libya'da Hafterci… Ermenistan'da Paşinyancı… Doğu Akdeniz'de Macroncu… Ege'de ve Kıbrıs'ta Miçotakisçiler…

Türkiye 83 milyon vatandaşının emniyetini sağlamak için hava savunma sistemi mi alıyor? Bunlar hemen NATO şapkası giyer. Türkiye terör örgütünün Suriye'de oluşturmaya çalıştığı koridora müdahale eder. Bunlar kendi ülkelerini 'işgalci' ilan ediverir! Ermenistan sivilleri hedef alır. Bunlar " Türkiye, Karabağ'a cihatçıları gönderiyor" yalanını Erivan'dan önce dolaşıma sokar. Kıbrıs'ta hararetle Rum tezlerini savunurlar…

Hani bir şarkı var ya… "Bizi dost bildiklerimiz vurdu" diye… Tam o hesap… Yakın dönemde kripto mandacılardan, içimizdeki etki ajanlarından çektiğimizi görünür düşmanlarımızdan çekmedik.

Türkiye'nin Suriye'de kendisini tehdit eden terör koridorunu engellemesi, ulusal güvenliğini sağlamak için uluslararası hukuk çerçevesinde her türlü tedbiri alması en doğal hakkıdır. Kaldı ki, anayasanın yapılıp tüm Suriyelilerin katılacağı seçimler sonucunda meşru bir hükümet kurulduğunda Türkiye'de diğer ülkelerle beraber gereğini yapacaktır. Hal böyleyken Türkiye'yi 'işgalci' ilan etmek olsa olsa bir ispiyonculuk faaliyetidir.

Mandacı zihniyetin Türkiye'nin tam karşısında pozisyon aldığını gösteren en somut örneklerden biri de S-400'ler konusunda takındıkları tavırdır. Bu ülke 1990'lardan beri uzun menzilli hava ve füze savunma sistemi arayışında. 83 milyon insanımız ciddi bir uçak ve füze tehdidi altında. 2011'den sonra bu tehdit daha da arttı. Bugüne kadar hava savunma sistemleri konusunda ABD ve AB ile yapılan görüşmelerde hiçbir sonuç alamadık. Hal böyle olunca biz de başımızın çaresine baktık.

S-400'ler en iyi fiyat, teknoloji gelişimi, ortak üretim ve mali şartları da içerdiği için alındı. S-400 bir tercih değil, zorunluluktu. Mandacıların kafasına iyice girsin diye tekrar hatırlatıp yazıya nokta koyalım.

S-400'ler sistemin tedarik edilmesini müteakip NATO komuta kontrol sistemine entegre edilmeyecek. Milli sistemde müstakil olarak NATO'da var olan Rus silahlarının kullanıldığı gibi kullanılacak. S-300'ler nasıl kullanılıyorsa, S 400'ler de aynı şekilde kullanılacak.