Tarihi 13 Aralık 2019

Belki Şehir’e Bir Film Gelir

Ne büyük umutlarla kurulmuştu Şehir Üniversitesi. Akademik hayatımıza yeni bir soluk getirecekti. Akademik kalite ölçülerinde batıyı yakalayacak ama zihin olarak yerli olacaktı. O zamanlar 'medeniyet' lakırdısı pek revaçtaydı. Medeniyet ile şehir arasındaki ilişkinin hakikatini pek kavrayamasalar da slogan olarak dillerine yakıştırmışlardı. Mimari, estetik, şehir, toplum aynı cümle içerisinde kullanıldığı vakit pek bir havalı duruyordu. Eh madem akademisyen dediğin havalı civalı, yanarlı dönerli ve şekilli olurdu o zaman şehirli olması da gerekiyordu. Onun için üniversitenin adının Şehir olması pek bir münasip düştü.

Bunların hepsi başka bir tartışmanın konusu olarak bir kenarda dursun biz gelelim Şehir Üniversitesi'nin mali tablosuna. Nihayetinde üniversite bugünkü haline mali tablosu nedeni ile geldi. Daha iyi bir kaynak yönetimi ile yine yukarıdaki arızaları taşıyan fakat iflas etmemiş bir üniversite olabilirdi. Bir an için üniversitenin gerçekten akademik anlamda iyi bir üniversite olduğunu varsayalım. Borçlarını ödeyemezse yani ekonomik olarak iyi yönetilmezse yine iflas ederdi. İnanın bana akademik başarı borçlarınızı ödemeye yetmiyor. İsteyen ay sonu geldiğinde kira yerine ev sahibine diplomasını göndersin, ne demek istediğimi yakından tecrübe eder.

Anlatmaya çalıştığım şu; üniversitenin iyi mi kötü mü olduğu, siyasi kimliği, liberal mi İslamcı mı olduğu, hangi partiyi destekleyip desteklemediği hep başka tartışmaların konusu. Bugünkü konu ise çok daha basit, sade ve anlaşılır; üniversite finansal olarak iyi yönetilmedi ve bugün borç batağının içerisinde. Aldığı kredileri geri ödeyemedi, bankalar dahil diğer alacaklıları da üniversiteye haciz işlemi başlattı. Bir de şu mahkemeden dönen hibe meselesi var. O konuda da söylenecek çok söz var ama üniversitedeki dostlarımız siyasi patronaj ilişkilerinin gündeme gelmesinden pek hoşlanmıyorlar.

Gelinen durumun sorumlusu da sen, ben, o, şu, bu değil; üniversiteyi kim yönettiyse onlar. Ortadaki mali tabloyu, iflas ettikleri gerçeğini, borçlarını ödeyemedikleri hakikatini kerameti kendinden menkul bir başarı hikayesi ile örtmeye çalışıyorlar. 'Ama biz çok başarılıyız, ama hocalarımız çok iyi, ama çok kitabımız var, ama araştırma yapıyoruz, ama makale yazıyoruz...' Uzun uzun bu iddiaların doğru veya yanlış olduğunu tartışacak değilim. Çok merak eden açar kim ne yapmış bakar; nihayetinde akademik başarının somut kriterleri belli. Ve emin olun o kriterlerin içerisinde en afili kahve bardağına sahip olmak veya en sert kahveyi içmek yer almıyor.

Tüm bu çarpıtmalar içerisinde Şehir'lilerin ettiği bir laf kulağa azıcık da olsa mantıklı geliyor. Diyorlar ki madem hükümet bankaların, spor kulüplerinin, holdinglerin batmaması için tedbirler alıyor o zaman isterse üniversitemizi de kurtarabilir. Doğru olabilir ama unuttukları bir şey var; batmamak için hükümetten yardım isteyen sektörlerin temsilcileri adı üzerinde hükümetten yardım istiyorlar. Bizi sen batırdın diye hükümete kafa tutarak siyasi patronajlarının yeni kuracağı partinin öncü propagandasını yapmıyorlar.

Dostlarım, Hocalarım, Meslektaşlarım, Şehirliler,

Önce hatanızı kabullenin. Hatanızı kabullenin ki çözümü bulabilesiniz. Önce üniversiteyi batırdığınızı kendinize ve topluma itiraf edin, sonra nasıl kurtarırız sorusunun cevabı bulunur. Belli mi olur; belki şehre bir film gelir!