Tarihi 3 Ağustos 2020

Herkes var Atatürkçüler yok

BİR süredir Muharrem İnce'nin parti kuracağı iddiaları konuşuluyor. Konuyla ilgili peş peşe köşe yazıları çıkıyor. Muharrem İnce de bir açıklama yaptı. Parti kurma süreciyle ilgili hiçbir medya kuruluşuna açıklamada bulunmadığını, eğer bir karar alırsa bunu bizzat duyuracağını söyledi. Tam bir siyasetçi açıklaması. Kuracağım da demiyor, kurmayacağım da. İnce bir şey söylemese de konuyla ilgili sözlerinde bir değişiklik olduğu dikkatli gözlerden kaçmıyor. Önceden parti kurma iddialarını yekten reddeden İnce şimdilerde 'bir karar alırsam kamuoyuna açıklarım' diyerek açık kapı bırakıyor. İnce'nin kuracağı partinin CHP'nin oylarını böleceği ve böylece AK Parti'ye yaracağı dillendiriliyor. Hala Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin getirmiş olduğu değişikliği idrak edemeyenlerin ezbere yaptıkları bir yorum. İttifak sistemi varken siyaseti böyle tek katmanlı yorumlamaya kalkmak gerçekten gülünç. İnce CHP'den bir miktar oy mutlaka koparacaktır ama eğer CHP ile aynı ittifakta yer alırsa ittifakın havuzuna CHP'nin oy alamadığı başka seçmenlerin oyunu da getirecektir. Hadiseye çok boyutlu bakınca öyle kolayca CHP'yi zayıflatır demek mümkün değil.
CHP'ye etkisi tartışmalı olsa da İnce'nin kuracağı partinin Türk siyasetine, seçmenin iradesinin temsiline ve şeffaflığın egemen olmasına olumlu katkı yapacağı söylenebilir. Şuan Türkiye'de belki de doğrudan temsil edilmeyen tek aktör ulusalcı-Atatürkçüler. CHP gittikçe mezhepçi, radikal sol ve etnik bir partiye dönüşüyor. Partinin kimliği savrulma derecesinde dönüşürken içerisine girdiği ittifak ilişkileri de Atatürkçüleri dışlıyor. CHP'nin görece başarılı olduğu son yerel seçimlerde öne çıkan isimlerinden hiç birisi Atatürkçü değil. Eski ülkücüler, merkez sağcılar, Kürt ayrılıkçıları, radikal sol isimler CHP adayı olarak belediye başkanı seçildiler. Herkes var fakat Atatürkçüler yok.
İnce'nin kuracağı parti Atatürkçüler için doğrudan bir siyasi mecra haline gelecektir.
Ayrıca daha dolaylı bir yoldan da Atatürkçülerin siyaset arenasında nitelikli temsiline imkan tanıyacak.
Mevcut CHP yönetimi İnce'nin parti kurduğu bir vasatta Atatürkçüleri eskisi kadar çantada keklik göremez. Kılıçdaroğlu'nun deyimi ile Atatürkçüler 'tıpış tıpış' CHP'ye oy vermek zorunda kalmayacak ve CHP tekrar seçmenin bu kesimini memnun edecek eylem ve söylemlere başvurmak zorunda kalacak - her ne kadar gönlü başka yerde olsa da.
CHP bu durumun farkında olduğu için İnce'nin siyasi inisiyatifini daha doğmadan boğmak için çabalıyor.
İnce'ye sık sık Emine Ülker Tarhan'ın akıbetini hatırlatıyorlar. Herhalde İnce'nin en rahat olduğu nokta burasıdır. Tarhan halktan kopuk, halkın değerleri ile kavgalı bir Atatürkçülüğü savunuyordu. İnce ise siyasi çalışmalarını Yalova'daki ata ocağında da sürdürebilen, halkla irtibatı ortalama bir CHP'liye göre gayet iyi olan ve nihayetinde bu halkın %30'unun desteğini almış bir siyasetçi.
Öte taraftan CHP'den ayrılmak İnce gibi bir Atatürkçünün yüklenmek istemeyeceği bir vebal.
İnce'nin önünde anlaşılan zor bir karar var. CHP'ye resmi bağlılığını devam ettirip, partinin temsil ettiği değerlerin günden güne eriyişini izlemek bir seçenek.
Diğer seçenek elini taşın altına koymak. 'Hain, oyları bölüyor' iddialarını göğüsleyip büyük ve güçlü Türkiye'de Atatürkçülerin de siyasal temsili için uğraşmak. Zor bir karar.
İnce'nin yerinde olup bu kararı vermek istemezdim ama eğer onun yerinde olsaydım karar vermeden önce Bülent Ecevit'in siyasi hayatını bir kez daha düşünür ona göre karar verirdim.